İçeriğe geç

Osmanlı Devleti batının üstünlüğünü ne zaman kabul etti ?

Osmanlı Devleti Batının Üstünlüğünü Ne Zaman Kabul Etti?

Bazen bir devrin sonu, bir savaşın ya da bir zaferin net bir dönüm noktası değildir. Osmanlı Devleti’nin Batı karşısında üstünlüğü kabul etmesi de tam olarak böyle bir hikaye. Hem ekonomiyle hem tarihsel süreçlerle ilgili okuduklarımda ve yaşamımdan aldığım izlenimlerde, bu değişimin o kadar yavaş ve derin bir şekilde gerçekleştiğini görüyorum ki… Her şeyin bir anda olup bittiğini düşünmek yerine, adım adım neler yaşandığını anlamak gerekiyor. Bugün, Osmanlı Devleti’nin Batı’nın üstünlüğünü kabul etme sürecine bakarken, bu sürecin adımlarına ve dönüm noktalarına hep birlikte göz atalım.

Osmanlı’nın İlk Zorlanışı: 17. Yüzyılın Sonları

Bize hep öğrettiler: Osmanlı, üç kıtada hüküm süren muazzam bir imparatorluktu. Ancak, büyüklük ne kadar göz alıcı olursa olsun, her imparatorluğun bir sonu gelir. Osmanlı, Batı’nın üstünlüğünü kabul etmeye başlamadan önce, bu sürecin ilk izlerini 17. yüzyılda, özellikle de IV. Murad’ın hükümet ettiği dönemde, hissetmeye başladı. O yıllarda, Avrupa’daki teknolojik ve askeri gelişmeler, Osmanlı’nın eski gücünü tehdit etmeye başlamıştı. Gerçekten de bir yandan sarhoşluk yasaklarıyla ünlü IV. Murad’ın hükümet ettiği yıllarda, devletin sınırları her geçen yıl daralıyordu.

Bunu daha iyi anlamamı sağlayan şeylerden biri, eski bir tarih kitabında okuduğum şu cümle olmuştu: “Batı, Osmanlı’nın başkentinde yalnızca pazarlar kurarak değil, daha fazlasını yaparak bu coğrafyaya girmeyi başarmıştı.” Yani Batı, sadece Osmanlı topraklarına tüccar olarak girmedi, sanayi devriminin etkisiyle bilim, teknoloji ve askeri alandaki üstünlüğünü Osmanlı topraklarına da taşımaya başlamıştı.

18. Yüzyılda İlk Sözlü Kabul: Küçük Kaynarca Anlaşması

Bir de düşünün, tam 18. yüzyılın ortalarındayız ve Osmanlı, Batı’nın ekonomik, askeri ve bilimsel üstünlüğüne karşı koymakta zorlanıyor. 1774’te imzalanan Küçük Kaynarca Anlaşması, Osmanlı’nın Batı’ya karşı resmi anlamda geri adım atmaya başladığı bir dönüm noktasıydı. Bu anlaşma, Osmanlı’nın Rusya karşısında önemli toprak kayıpları yaşadığı bir dönemin ürünüydü. Anlaşma ile Rusya, Osmanlı topraklarında kendi çıkarlarını koruma hakkı elde etti ve Karadeniz’deki denetimini pekiştirdi. Bu durum, Batı’nın yeni bir gücünü, yeni bir üst sınıf anlayışını Osmanlı için açıkça görünür kılıyordu. Osmanlı, Batı’nın yükselen güçleri karşısında sözlü olarak, “Artık sizden üstün olan bir dünya var,” diyordu.

19. Yüzyılın Ortalarında Batı’nın Üstünlüğünü Kabul Etmek: Tanzimat Dönemi

Geldik 19. yüzyıla… Bu dönemde Osmanlı Devleti, Batı’nın ekonomik ve askeri gücüne karşı bir dönüşüm yaşamak zorundaydı. Tanzimat Fermanı, 1839’da, devleti bir “batılılaştırma” çabasının resmî belgesi olarak kabul edilebilir. Osmanlı Devleti, Batı’nın üstünlüğünü kabul etmese de, Batı tarzı reformlar yapmaya ve Batılı ülkelerin ekonomik sistemlerine adapte olmaya başladı.

Bu dönemi, biraz da genç yaşlarımda iş yerinde yaşadığım bir tecrübeye benzetiyorum. Bir toplantıda patronum bana, “Eğer bu projeyi Batı’daki gibi yapmayı becerebilirsek, kesinlikle daha iyi sonuçlar alırız,” demişti. O an Batı’nın üstünlüğünü ve bu üstünlüğü kabul etmenin ne kadar acı verici bir şey olduğunu fark ettim. Osmanlı da tam olarak böyle bir noktadaydı. Hangi adımların atılması gerektiği belliydi, ancak onları atarken eski düzenin dışına çıkmak da kolay değildi.

Tanzimat Fermanı’ndan sonra, Batılı devletlerle olan ilişkilerde çok daha büyük bir değişim oldu. Avrupa’daki modern devlet sistemlerine benzeyen bir idari yapı oluşturma çabaları başladı. Hukuk, eğitim, ekonomi gibi alanlarda Batı’dan etkiler daha belirgin bir şekilde hissedilmeye başlandı. Osmanlı, Batı’nın ekonomi sistemini, pazarlarını ve yeni teknolojilerini kabul etmişti.

20. Yüzyılın Başları: Bir Sonraki Adım

Ve nihayet, 19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde, Batı’nın ekonomik üstünlüğü Osmanlı’da daha da somut hale geldi. 1878 Berlin Konferansı’ndan sonra, Batı’nın Osmanlı üzerindeki etkisi daha da derinleşti. Osmanlı Devleti artık sadece askeri değil, ekonomik anlamda da Batı’ya bağımlı hale gelmişti. Bu dönüşümün sonunda, Osmanlı Devleti’nin Batı’nın ekonomik sistemine dahil olması, bir anlamda Batı’nın ekonomik üstünlüğünü kabul etmesiyle noktalanmış oldu.

Sonuç: Batı’nın Üstünlüğü, Osmanlı’nın Sonunun Başlangıcıydı

Osmanlı Devleti’nin Batı’nın üstünlüğünü kabul etmesi, aslında sadece askeri zaferlerle değil, Batı’nın ekonomik ve bilimsel ilerlemelerinin de bir sonucuydu. Bir ülkenin modernleşme süreci, her zaman kolay olmamıştır. Osmanlı, Batı’nın üstünlüğünü kabul etmek zorunda kalmış, ancak bu kabul, aynı zamanda ona Batı ile rekabet edebilmek için bazı yenilikler de getirmiştir.

Bugün, ekonomi okuyan birisi olarak bu süreci analiz ederken, Osmanlı’nın Batı’yı kabul etme sürecinin bir ülkenin ekonomik bağımsızlık ve gelişim yolunda ne kadar önemli bir kavram olduğunu görüyorum. Sonuçta, sadece askeri gücün değil, bilim ve teknoloji alanındaki gelişmelerin de bir toplumun kaderini nasıl etkileyebileceğini görmek oldukça öğretici.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
tulipbet giriş